Boşanma davası sırasında tarafların kusur oranları çok sayıda konu üzerinde doğrudan etkili sonuçlar doğurabilir. Maddi ve manevi tazminat belirlenirken, nafaka tespit edileceği zaman ya da boşanma davasının nasıl sonuçlanacağı yönünde de boşanmada kusur ve kusur sayılan davranışlar oldukça önemlidir. Eş boşanmada kusurlu olan taraf değilse tazminat talebi kusuru olmayan eşe yöneltilemez.
Bunun yanı sıra kusur oranı bakımından daha fazla kusurlu olan eş maddi veya manevi tazminat alma hakkına sahip değildir. Eşler arasındaki kusur oranı eşit ise maddi ve manevi tazminat söz konusu olmaz. Yoksulluk nafakası talebi oluşturulacağı zaman ise kusuru daha ağır olan eşe bu hak tanınmaz. Boşanma davasını kusurlu taraf açmış ise ve diğer taraf boşanmak istemediğinde hakim boşanma kararı almayabilir.
Boşanmada Kusurun Önemi
Boşanma davaları eşlerin çeşitli nedenlerle açmış olduğu ve ayrılığı resmileştirme amacı güden dava tipleri arasındadır. Boşanma davaları anlaşmalı boşanma ya da çekişmeli boşanma biçiminde açılır. Anlaşmalı boşanma davası sırasında eşler önceden anlaştığı için kusur oranları söz konusu olmaz. Çekişmeli boşanma davalarında ise eşlerin kusur oranının önemi bulunur.
Kanun kusurlu davranışları tek tek tespit etmemekle beraber her olayın kendi bünyesi içinde kusur ayrı ayrı değerlendirilir. Boşanma davası sırasında kusur oranı boşanma davası kararını etkileyebileceği gibi nafaka ve tazminat gibi boşanmanın sonuçları açısından da olumsuz etkileme gücüne sahiptir.
Boşanmada Kusurlu Kabul Edilen Davranışlar Nelerdir?
Yargıtay emsal kararları dikkate alındığında boşanmada kusurlu kabul edilen davranışlar her davada farklılık gösterebilir. Bazı örnekler ise aşağıdaki gibi verilebilir:
- Kadının intihara teşebbüs etmesi ve kocanın birlik görevini yerine getirmemesi. Kocanın sadakatsiz davranışları.
- Kocanın eşine ve eşinin yakınlarına karşı sürekli hakaret etmesi. Evlilik öncesi verilen sözlerin erkek tarafından yerine getirilmemesi bunun yanı sıra kadının da evlilik birliğine yönelik görevlerini aksatması durumunda erkeğin daha ağır kusurlu kabul edilmesi Yargıtay kararları arasında yer alan örneklerden biridir.
- Akıl hastası eşe sürekli hakaret eden eş, mahkeme tarafından tam kusurlu olarak kabul edilir. Yargıtay kararları incelendiğinde boşanma davası sırasında ortaya atılan bu tür bir durum eşlerden bu davranışı sergileyenin kusurlu olarak kabul edilmesi ile neticelenir.
- Erkeğin şans oyunları oynaması ve kadının da evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmemesi halinde erkeğin daha fazla kusurlu olması söz konusudur. Hasta eşle ilgilenmemek, eşe ve eve karşı ilgisiz olmak, ortak konuta içkili olarak gelmek kusurlu davranışlar arasındadır. Ortak konuta ve arabaya ses kayıt cihazı yerleştirmek kusurlu bir davranıştır. Bu örnekler her boşanma davasının problemleri ayrı ayrı incelendiğinde çoğaltılabilir.
Söz konusu hallerin hukuka uygun delillerle ve ispat araçlarıyla kanıtlanması son derece önemlidir. Bu süreçte boşanma avukatı yardımına başvurulması en sağlıklı yaklaşım olacaktır.
Boşanmada Eşlerin Eşit Kusurlu Olmaları
Boşanma davalarında kadın ve erkeğin eşit kusurlu olarak kabul edilebileceği bazı durumlar da söz konusudur. Bunlar için verilebilecek örneklerden bir kısmı aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- Fiili ayrılık döneminde başka bir erkekle mesajlaşan kadın ve eş ve çocukların ihtiyaçlarını karşılamayan koca eşit kusurlu kabul edilir.
- Kadın altınlarını eşinden habersiz olarak kardeşine verdiğinde ve erkeğin de kadının ailesini hırsızlıkla suçladığı hallerde eşler eşit kusurlu sayılır.
- Kadın ve erkeğin karşılıklı olarak birbirine fiziksel şiddet uygulaması, güven sarsıcı davranışlarda bulunması, birlik görevlerini yerine getirmemesi kusur oranlarını eşitler.
- Yukarıda bahsi geçen örnekler somut olayın durumuna bağlı olarak çoğaltılabilir. Tarafların ağır kusurlu, daha az kusurlu ya da eşit kusurlu olarak kabul edilmesi sürecinde dava dosyasında yer alan deliller oldukça önemlidir. Boşanma davası avukatı tarafından temsil edilmek bu sebeple çekişmeli boşanma davasının sonuçları bakımından dikkate alınması gereken bir konudur. Tarafların hak ve zaman kaybı yaşamaması kanuni bir temsilci ile hukuki sürecin tamamlanmasını gerekli kılar. Bu sayede zaman kayıpları da engellenir.